Malatya’da Ertelenen Çiçek Düğünleri: Mişmiş’in Sessiz Dalları
Malatya'nın mişmişi, ilaçtır hastalara, şu mişmiş bahçeleri, şahittir sevdalara
Malatya'da kayısı, halk arasında mişmiş adıyla anılır. Bu adlandırmanın kökeni, Arapçanın çağdaş yazı dilini kapsayan kök-temelli referans kaynağı Hans Wehr'in A Dictionary of Modern Written Arabic'inde (Modern Yazılı Arapça Sözlüğü) açıkça görülür. Sözlük, Modern Arapçadaki sözcüklerin kökenlerini, türev yapılarını ve kullanımlarını ayrıntılarıyla sunar; burada مِشْمِش (mišmiš) kayısı karşılığıyla kayıtlıdır. Türkçede mişmiş formunun yaşaması, bu etimolojik yakınlığın güçlü bir göstergesidir. Tarihsel metinler de bu bağı destekler. Evliya Çelebi, Seyahatnâme'de Malatya kayısısını yedi ayrı çeşitte anarken mışmış tabirini kullanır. Nişanyan Sözlüğü'nde yer alan bilgilere göre ise bu sözcük, Ahmed Vefik Paşa'nın Lehçe-i Osmanî adlı eserinde de kayıt altına alınmıştır. Dolayısıyla mişmiş aslında hem dilsel geçişkenlik hem de ortak kültürel söz varlığı açısından dikkat çekici bir örnektir.
Kayısının anavatanı, Orta Asya ve Çin'in batısını (Doğu Türkistan) kapsayan geniş bir coğrafyadır. Kayısı ve yabani türleri, Orta Asya'dan Kuzey Çin'e kadar uzanan bu bölgenin doğal florasında yer almaktadır. Malatya ise bu uzun tarihsel rotanın Anadolu'daki en verimli ve özgün duraklarından biri hâline gelmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Havzası'nda, Türkiye'nin önemli tarımsal geçit alanlarından birinde yer alan bu şehir, karasal iklimin yaz aylarında düşük nemle birleştiği, geniş ve verimli tarım arazilerine sahip bu özel topoğrafyasıyla meyve yetiştiriciliği, özellikle kayısı için son derece elverişli bir ortam sunar. Dünya kayısı üretiminde 800 bin ton üretim ile Türkiye hem üretim alanında hem de üretim miktarında birinci sırada yer almaktadır. Ayrıca yine Türkiye, yıllık 86 bin tonluk kuru kayısı üretimiyle, dünya kuru kayısı üretiminin yaklaşık %52'sini tek başına karşılamakta ve bu alanda lider konumda yer almaktadır. İçeriğindeki yüksek A ve C vitaminlerinin yanı sıra tiamin, riboflavin ve folik asit gibi temel besin ögeleriyle Malatya kayısısı, yalnızca lezzetli değil, aynı zamanda son derece besleyici bir meyve olarak tüm dünyada beğeniyle tüketilmektedir.
Prof. Dr. Bayram Murat Asma'nın 2023 yılında Gourmand World Cookbook Awards ödülüne layık görülen Malatya Kayısısı adlı kitabında ve çeşitli yazılarında vurguladığı üzere, Malatya kayısısı genetik olarak özgün bir türdür. Özel genler taşıyan Malatya kayısısı, yüksek şeker-asit oranı, tatlı çekirdek yapısı, sert meyve dokusu ve uzun raf ömrü gibi üstünlükleriyle hem sofralık hem kurutmalık kullanımda öne çıkar. Bu özellikleri sebebiyle Malatya kayısısı, 2001 yılında Türkiye'de coğrafi işaret almış, 2017 yılında ise Avrupa Birliği tarafından menşe adı statüsüyle tescillenmiştir. Böylece Antep baklavası ve Aydın incirinden sonra Türkiye'nin AB'de tescilini gerçekleştirdiği üçüncü ürün olmuştur.
Kayısı üretimi tarihsel olarak hep bir belirsizlikle iç içe olmuştur. Malatya'da kayısı çiçek açtığında üreticinin ilk düşündüğü şey güzellik değil, don tehlikesidir. İlkbaharda kayısıların çiçek ve meyve dönemlerinde meydana gelen don olayları, kayısı üretiminde büyük dalgalanmalara sebep oluşturur. Kayısı Araştırma Enstitüsü, uzun süredir iklim kaynaklı belirsizlikleri azaltmak amacıyla geççi türler üzerine çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmalarla, kayısı ağacının çiçeklenme zamanını geciktirerek zirai dona karşı doğal bir koruma kalkanı oluşturmayı hedefliyorlar. Ancak bu yıl yaşanan don felaketi, yıllardır var olan o belirsizliği aşındırmak bir yana, yerini artık inkâr edilemez, keskin ve acı bir kayba bıraktı. Geçtiğimiz nisan ayında yaşanan ani sıcaklık düşüşü, çiftçilere göre son elli yılın en ağır kayıplarına yol açtı; kayısı ağaçlarını kuruttu, çiçekleri kavurdu, birçok köyde hasadı neredeyse sıfıra indirdi. Öyle ki zirai donun sonuçlarının araştırılması, üreticilerin ve tarımsal ürünlerin uğradığı zararların tespiti ve gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Zirai Don Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Kayısının zirai dondan en çok etkilenen ürünlerden biri oluşunu Kooperatif Başkanı Özal Şener şu sözlerle ifade ediyor:
"Malatya'da sadece kayısı değil, dut ağaçları bile yandı. Hani derler ya derman için bir tane kayısı yok mu? Geçen sene dallar yerdeydi ama bu sene hiç yok."
Kayısı bahçeleri zirai don felaketinden bir yıl önce, Malatya 2024
Zirai don sonrası kayısı bahçeleri, Malatya, 2025.
Sürdürülebilirlik üzerine büyük lafların havada uçuştuğu bugünlerde, kayısı bahçelerinin durumu bu. Depremin yıkıcı etkilerinin hâlâ derinden hissedildiği Malatya'da görüştüğüm her çiftçi, temel geçim kaynakları olan kayısının bu yıl yaşanan ağır don nedeniyle hasat edilememesinin, onları ciddi bir çıkmaza sürüklediğini vurguladı. Örneğin pek çoğu gelir yetersizliği nedeniyle düğünlerini ertelemek zorunda kalmış, Kayısı Kooperatifi faaliyetlerini durdurma kararı almış, genç çiftçilerden kimilerinin ise kendi deyişiyle 30 yaşında saçı beyazlamış. Üreticiler şimdi, ağaçta meyve varmış gibi davranarak gelecek yılın bakımını aksatmamak için, devletin zirai zarar komisyonlarından çıkacak destek kararlarını umutla bekliyor. Öte yandan Malatyalı çiftçilerin bir diğer endişesi ise pazar payını kaybetme korkusu. Özellikle Türkî Cumhuriyetler arasında yer alan Özbekistan ve Kırgızistan'da uygulanan destekleyici tarım politikaları sayesinde bu ülkelerde kayısı üretimi hızla ivme kazanıyor. Çiftçiler, bu gelişmelerin onları uluslararası pazarda güçlü rakiplerle karşı karşıya bıraktığını ve rekabetin her geçen yıl daha da zorlaştığını vurguluyor.
Görüştüğüm üreticilerden biri, "Malatya'da doğan herkes bir kayısı üreticisi adayıdır" diyerek, kayısının bölgede sadece bir tarımsal ürün değil, aynı zamanda bir kimlik unsuru olarak konumlandığını vurgulamıştı. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu üretim geleneği, kayısı bahçelerini Malatyalıların gündelik yaşam ritmini, kültürel kimliğini ve toplumsal aidiyet duygusunu taşıyan sembolik mekânlara dönüştürür. Bahar, budamayla; yaz, kurutmayla; kış, umutla geçer. Çiftçinin ve kayısının kaderi birbirine düğümlüdür; biri hastalansa diğeri iyileşemez. Bu iç içe geçmişlik, toprağa ve zamana karşı duyulan ortak bir sabrın ve direncin ifadesidir. İşte tam da bu sebeplerle, bu yıl ertelenen düğünlerin yalnızca çiftçiye ait olduğunu söyleyemeyiz Malatya'da. Halikarnas Balıkçısı, bahar geldiğinde ağaçların dallarında çiçek düğünleri olduğunu söyler. Doğa uyanır, yaşam kutlanır, dallar umutla dolup taşar. Malatya'ya bahar geldi mi kayısı bahçeleri bembeyaz bir örtüye bürünür. Zirai don felaketi sebebiyle bu yıl dallar sessiz. Çiçek düğünleri olmadı; içe geçmiş kaderin sonucu, çiftçi düğünleri de.
Malatya'da çiçek düğünleri
Peki gelecek yıl? İklim değişikliğinin etkileri artık ertelenemez bir gerçeklik olarak karşımızdayken, bu kırılgan bahçelerin geleceğini nasıl güvence altına alacağız? Kayısı üretimini, toprağa saygılı, çiftçiyi güçlendiren, iklim krizine duyarlı politikalarla nasıl yeniden kurgulayacağız? Mişmişlerin yeniden hastalara şifa, sevdalara şahit olabilmesi için neyi değiştireceğiz?