KOLAJEN NEDİR?

Kolajen; deri, kemik, tendon ve organların bütünlüğünün koruması için vücutta bulunan yapısal bir proteindir. Vücutta üretilebildiği gibi besinlerle veya dışarıdan takviye olarak da alınabilir. Aslında vücudumuz doğal olarak kolajen üretiyor. Ancak 25'li yaşlardan sonra vücudumuzda kolajen üretimi yavaşlıyor. Ortalama bir insan vücudunda 25 yaş sonrası yılda yüzde 1 ile yüzde 2 aralığında bir kolajen üretimi düşüşü gözlenmekte. 35'li yaşlardan sonra ise bu yavaşlama daha da hızlanarak, etkilerini daha çok hissettirmeye başlar. 40 yaşına ulaşıldığında, 30 yaş öncesine kıyasla vücudumuzdaki kolajenin yüzde 10 ile yüzde 20 aralığında bir kaybı söz konusudur. Bununla birlikte sigara kullanımı, UV ışınları veya kirli havaya maruz kalma, menopoz gibi nedenlerle de vücutta üretilen kolajen miktarı azalır. Aynı zamanda dengesiz beslenme, yetersiz protein alımı, yetersiz sıvı alımı gibi nedenlere bağlı olarak da kolajen sentezi için gerekli olan yapı taşları vücuda yeterli miktarda alınamadığından kolajen üretimi aksayabilir. Tüm bu sebeplerden ötürü yaş aldıkça cildimiz elastikiyetini kaybediyor ve eklemlerimizde sorun yaşamaya başlıyoruz.

NASIL TÜKETİLMELİ?

Sıvı kolajen takviyeleri çoğunlukla içime hazır tekli tüpler flakonlar halinde karşımıza çıkar. Fakat daha konsantre halde su ile karıştırılıp tüketilebilecek seçenekleri de mevcuttur. Toz formda olan kolajenler su, çay-kahve, meyve suyu ve smoothie'ler, çorbalar ile karıştırarak içilebilir. Genel olarak DR. AYÇA KAYA draykaya Son birkaç yıldır popülaritesi hızla artan besin desteklerinden biri de kolajen. Neredeyse kullanmayan yok denecek kadar az diyebiliriz. Ya tableti, ya sıvısı, ya toz halini eczanelerde sıklıkla görüyoruz… Özellikle yaş ilerledikçe hepimiz gençliğe daha çok heves ediyoruz. Bizler de yaşlanma etkilerini geciktirecek, kırışıklıklarımızı giderecek, eklemlerimizi güçlendirecek diye kolajene yöneliyoruz. Peki gerçekten iddia edildiği gibi etkili mi? O zaman gelin hep birlikte Doktor Ayça Kaya'nın kolajen dosyasını okuyalım. SOFRA • 103 günde 5-10 gram kadar önerilse bile siz doktorunuza sormadan kullanımına ve miktarına karar vermeyin.

ÇÖZÜM SADECE TAKVİYELER Mİ?

Kolajeni sadece takviye olarak almak tek başına bir işe yaramaz. Beslenme de büyük bir önem taşıyor. Öncelikle bizim sağlıklı yaşam prensiplerine dikkat ederek bu azalmayı dışarıdan takviyelerden ziyade beslenmeyle yerine koymamız gerekiyor. Günlük beslenmemizde Omega 3 yağ asitleri açısından zengin besinler olan yağlı balıklar, bol miktarda sülfür içeren brokoli, karnabahar, soğan, sarımsak ve lahanagiller gibi besinler, C ve A vitamini içeren koyu yeşil yapraklı sebzeler, havuç, turunçgiller gibi besinler, soya ve soya ürünleri ve et gibi kolajen bakımından zengin besinleri bulundurabiliriz. Bunlara ek olarak C vitamini, bakır minerali gibi bazı mikro besin ögeleri de vücutta kolajen üretiminde ve emiliminde çeşitli görevlere sahiptir. Vücudun kolajen sentezine destek vererek emilimi artırırlar. Taze sebze ve meyveler bu açıdan önemli bir yere sahiptir. Günde en az 4-5 porsiyon sebze-meyve tüketimini sağlamamız gerekir.

HERKES İÇİN UYGUN MU?

Son zamanlarda her 2 kişiden 1'inin kilo problemi var. Kilo vücudun bölgeleri arasında en çok eklemler ve bağ dokuyu etkiliyor. Bu da hareket kısıtlılığına neden oluyor. Bu tarz kişilerde doktor kontrolünde yılda maksimum 3 ay kullanılabildiğine dair araştırmalar mevcut. Eğer kişinin rahatsızlığı daha fazla kullanmasını gerektiriyorsa yine doktor kontrolünde tekrar tedavi planlanabilir. Herkes yılda 3 defa kullanacak diye standardize bir tedavi söz konusu değildir. Ayrıca kolajen takviyesi de dahil olmak üzere bütün takviyeler, bazı ilaçlar veya hastalıklarla birleştiğinde olumsuz sonuçlara neden olabilir. Kolajen eksikliği bulunmayan ve yaşı 18'den küçükler için de çok uygun olmayacaktır. Kolajen takviyelerini genelde 30'lu yaşlardan sonra bireyin ihtiyacına göre öneriyoruz. Bu nedenle siz siz olun bilinçsiz bir şekilde bu tarz takviyeleri kafanıza göre almayın.