KIZARMIŞ PATATESTEN ÇOK DAHA FAZLASI: AMSTERDAM SOKAK LEZZETLERİ

HOLLANDA’NIN BAŞKENTİ VE AVRUPA’NIN EN ÖZGÜN ŞEHİRDEN BİRİ OLAN AMSTERDAM; TARİHİ KANALLARI, ZARİF YAPILARI, DİNAMİK KÜLTÜREL YAŞAMIYLA HER DEM GÖZDE OLAN YERLERDEN… GEZGİN AİLE ÖZGE VE TAYFUN ÖZ ÇİFTİ ÇOK KEZ GİTTİKLERİ AMSTERDAM’I SOFRA OKURLARI İÇİN KALEME ALDILAR BU AY.

KIZARMIŞ PATATESTEN ÇOK DAHA FAZLASI: AMSTERDAM SOKAK LEZZETLERİ

Daha önce birkaç kez gittiğimiz Amsterdam'a bu sefer de Hollanda'nın sıra dışı yerlerini deneyimlemek için gittik. Amsterdam'a yakın bir kasabada tarihi yel değirmeninde kaldık, Rotterdam'da eski bir yelkenliden çevrilen, her köşesi ayrı şaşırtıcı bot evde konakladık ve Amsterdam'ın merkezinde tarihi bir kanal evinde kalmayı deneyimledik. Son olarak da elektrikli araba ile Hollanda yollarında araç kullanmak nasıl bir his imiş onu yaşadık.

Tabii bu kadar zaman geçirince de Hollanda'da ve özellikle Amsterdam'da geleneksel lezzetlerin bol bol tadına bakma fırsatımız da oldu. Şimdi gelin daha önce sadece patatesini bildiğimiz Hollanda'da nerelerde neler yedik anlatmaya başlayalım.

Patatesin böylesi…

Daha önce patates yedik diye bu sefer de patates kızartmasının tadına bakmayacak değiliz diyerek kendimizi, önünde kalabalık bir grup insanın olduğu Fabel'de sıraya girmiş bulduk. Aslında buranın önünden bir gün önce de geçmiştik ama kapısındaki sıra çok daha uzundu, hatta o kadar uzundu ki bu sırayı organize etmekten sorumlu bir görevli bile vardı. Bu yüzden başka bir zaman geliriz diye ertelemiştik. Çok geçmeden sıra bize geldi ve siparişimizi verdik. Tam bir öğün sayılabilecek kadar büyük porsiyonlarda servis edilen patates kızartmasının üzerine mayonez ve parmesan peyniri eklettim. Kendi aramızda kızartma yöntemleri mi farklı yoksa Hollanda patatesi olduğu için mi bu kadar lezzetli diye tartışırken koskoca porsiyon patatesin bittiğini fark etmedim bile.

Bu pankek bir başka

Sıradaki lezzetimiz Amsterdam'ın bir başka gelenekselleşmiş yemeği olan pankek oldu. Bunun için de Amsterdam'daki bir arkadaşımızın sürekli gittiği ve bize önerdiği The Pancake Bakery'e gittik. Yemek diyoruz çünkü burada pankeki hem tuzlu hem de tatlı olarak servis edebiliyorlar. Pankek denildiğinde bizim aklımıza sadece üzerine reçel ya da bal sürülen tatlı bir yiyecek geldiği için menüyü görünce ufak bir kültür şoku yaşamadık değil. Çilekli ve muzlu gibi alışık olduğumuz tatlar dışında burada etli, soğanlı veya mantarlı gibi alternatifler de var. Peki biz neler söyledik? Bir tane ananaslı, muzlu, kremalı ve vanilyalı dondurmalı Hawaiian söyledik. Bu kadar tatlı olmasına rağmen insanın içini hiç baymayan, çok dengeli ve çok lezzetliydi. Diğeri de pastırmalı ve soğanlıydı. Akıtmaya benzeyen bu versiyonu, tatlı yerine tuzlu alıp bir öğünü burada aradan çıkarmak isteyenler için ideal bir tercih bizce.

Burası kesinlikle not edilmeli!

Amsterdam'da yaşayan çok sayıda arkadaşımız olunca öneriler de bitmiyordu ve bu sefer tam da Amsterdam merkezde yaşayan bir arkadaşımızın önerisi ile genellikle lokal gençlerin tercih ettiği Karavaan'a gittik. Havanın da güneşli olmasını fırsat bilen Amsterdamlı gençlerin sokaktaki masaları doldurduğu bu mekan menüsü ile bizi şaşırtmayı başardı. Her ne kadar Hollandalılar gidiyor olsa da menüde bizim alışkın olduğumuz humus gibi ara sıcaklardan döner gibi tatlara kadar Türk mutfağından seçenekler çoğunluktaydı. Bizim alışık olduğumuz dedim ama burada servis edilen döner aslında; evde yapılmış gibi duran boş bir pidenin üzerine konmuş büyük bir et, onun üzerinde soslar ve salata şeklindeydi. Yani aslında kendi dokunuşlarını da yapmışlardı. Bunların yanı sıra menüde balık ve hamburger gibi seçenekler de vardı ve hepsi de birbirinden lezzetliydi. Burası kesinlikle not edilmeli.

Sokak lezzetlerini denemeden dönmeyin!

Hollanda'ya gidip de sokak lezzetlerinden ringa balığı yenilmez mi diyerek Haarlem Grote Markt'taki büfeyi gözümüze kestirdik. Haring adıyla bilinen bu leziz deniz mahsulü atıştırmalığı, yanında turşu ve soğanla servis ediliyor. Yeri gelmişken bu lezzete 'çiğ balık' diyenlerin düştüğü bir hatayı da düzeltmiş olalım. Haring denilen bu lezzet, ringa balığının birkaç gün boyunca tuzla marine edilmiş hali. Bir nevi tuzla pişirme işlemi uygulanıyor yani. Sonuç olarak 'ringa balığı çiğ, ben yiyemem' diye düşünüyorsanız bundan sonra siz de deneyebilirsiniz. Ama tabii sushi'ye bile mesafeliyseniz bu tat da size göre olmayabilir.

Haarlem'e kadar gitmişken arkadaşlarımız burada da ünlü bir pomfrit'çi olduğunu söylemişti. Haring sadece bir atıştırmalık olduğu ve bizi kesmediği için burayı da deneyelim dedik ve yine kapısında sıra olan bir dükkan ile karşılaştık. Artık sıraya alıştığımız için bizim gözümüzü korkutamadı ve Frietkamer'in önünde yaklaşık 10 dakikalık heyecanlı bekleyiş başladı. İçeride sadece iki çalışanın olduğu bu köşe başı dükkanda patateslerin nasıl yapıldığına da tanıklık etme fırsatı yakaladık. Patatesleri soymadan direkt dilimliyorlar ve kızarttıktan sonra yanında sos ile servis ediyorlar. Dükkandan elimizde pomfrit'lerimiz ile çıkarken bu leziz tadın kabuklarından gelip gelmediğini de merak etmedik değil.

Sonrasında rotamızı Amsterdam'ın Dam Meydanı'na çevirdik. Aradığımız mekanı bulmak için meydandaki ara sokaklardan birine girdiğimizde Amsterdam'ın en turistik yerinden kilometrelerce uzaklaşmışız gibi hissettik. Bu ara sokakta neredeyse hiç turistle karşılaşmayınca, 'acaba yanlış yere mi gidiyoruz' diye de düşünmeden edemedik. Hemen arkasından gözümüze çarpan, eski bir binanın duvarına asılı Hollanda bayrağı içimize az da olsa su serpti.

Bol malzemeli dondurmanın adresi

Dondurma denince herkesin aklına Roma'nın geliyor olması, Amsterdam'da dondurmacıya gitmeyeceğiz anlamına gelmez diyerek; yine arkadaşlarımızın önerisi ile Massimo Gelato'nun yolunu tutuyoruz. Turistik yerlerden uzak, lokallerin gittiği bir dükkan bulmuş olduğumuzu düşünmenin haklı gurur ile yürürken bir de ne görelim?! Dükkanın önünde sıraya girmiş insanlar var. Meğer burası da bizim gibi turistlerin listesine girmeyi çoktan başarmış. Benim buradaki tercihim fındıklı ve Antep fıstıklı dondurma oldu. Lezzetleri gerçekten çok başarılı idi. Burada dondurma yerken; sanki kaşık kaşık fındık, fıstık yiyormuşuz gibi hissettiren bol malzemeli dondurmaları ne kadar özlediğimizi fark ettik.

Dondurmacıdan sonraki durağımız hemen yakınlardaki Foodhallen oldu. Burası eskiden tramvayların bakımlarının yapıldığı bir çeşit depoymuş. Günümüzde ise içerisinde onlarca büfe ve standın yer aldığı dev bir kapalı alan. İstiridyeden dönere, Meksika yemeklerinden Hindistan yemeklerine kadar çok sayıdaki sokak lezzetini burada bulabilirsiniz. Eğer Rotterdam veya Hague'a yolunuz düşerse, oralarda da aynı isimle benzer konseptli yerleri olduğunu söyleyelim.

Envai çeşit peynir bulabilirsiniz

Amsterdam'a gidilip de peynir alınmaz mı diyerek rotamızı bu sefer de geleneksel De Kaaskamer'e çeviriyoruz. Amsterdam'daki turistik yerlerde yer alan peynir dükkanlarından farklı olarak burası; envai çeşit peynir bulunduran, hatta isterseniz buradaki peynirlerden ve şarküteri ürünlerinden baget ekmeğe sandviç bile yaptırabileceğiniz bir dükkan. Burada dört eurodan başlayan fiyatlarla karnınızı sandviçle doyurmanız mümkün. Sandviçinize koydurduğunuz malzeme başına ücret ekleniyor. Bu arada bu dükkanda sadece Hollanda peynirleri de satmıyorlar; özel bir dolabın içinde, üzerinde bir parmak küf olan Fransız peynirlerini de sergiliyorlar ve hatta hangi peynirin hangi tür içecek ile gideceğini de yanlarındaki yazılardan öğrenebiliyorsunuz. Bu ufacık dükkanda bu kadar çok çeşit peyniri bir arada görünce bizim de gözümüz dönüyor ve peynir sever bir aile olarak elbette ki bol bol peynir alıyoruz ve yola götürebilmek için vakumlatıyoruz.

Yerel lezzetlerin izinde…

Bir turist olarak patates kızartmamızı, dondurmamızı yediğimize ve peynirlerimizi de aldığımıza göre artık yüzde yüz yerel lezzetleri denemeye hazırız! Bunun için sıradaki durağımız ise The Pantry. Duvarları porselen tabaklar ile süslü, buram buram tarih kokan, sekiz-dokuz masalı bu mekanı ilk gördüğümüzde bizim esnaf lokantalarına benzettik. Menüde sadece yerel yemekler bulunduran bu mekanda bizim tercihimiz; başlangıç olarak bezelye çorbası, ana yemek olarak da hutspot oldu. O kadar sıcak ve samimi bir atmosferi vardı ki; yemeklerimizi, önünde önlüğü ile mekan sahibinin servis etmesine şaşırmadık. Sahibini bulmuşken de alışık olduğumuz akışkan çorbalardan farklı görünen, çok yoğun kıvamlı ve yanında bir dilim et ve birkaç dilim ekmek ile servis edilen bezelye çorbasını nasıl yiyeceğimizi sordum. Fondü gibi ekmeği ve eti içine koyup öyle yememiz gerektiğini öğrendim. Sırada ana yemeğimiz olan hutspot vardı. Sahibinden tarifini de almayı ihmal etmedik. Meğer bu geleneksel Hollanda yemeğinde sebzeler ayrı ayrı pişirildikten sonra bir araya getirilip ezilerek püre kıvamına getirilerek hazırlanıyormuş. Yanında sosis ve köfte ile servis edilen bu yemeği de afiyetle yedik. Bu arada köftenin içinde bile patates vardı, patates gerçekten Hollandalılar için çok kıymetli.

Kültür harmanı lezzetler

Amsterdam'daki son durağımız yine Hollanda'da yaşayan arkadaşlarımızın önerdiği bir yer olan Surinam ve Çin mutfağında uzmanlaşmış restoran Albina oldu. Aslında birbirinden bu kadar uzak ve hatta farklı kıtalarda yer alan bu iki ülke mutfağını aynı potada eritmeyi nasıl başardıklarını düşünerek mekanın kapısından içeri girdik. Biraz araştırınca öğrendik ki; zamanında Çinliler, Hollanda'nın eski sömürgesi olan Surinam'a yerleşmişler. Bu nedenle Surinam'da bazı yemekler Çin usulü hazırlanmaya başlamış. Tabii Amsterdam'da bu iki ülkeden çok sayıda insanın olmasının getirdiği ticari kazanç da bu iki mutfağın aynı mekanda birleşmesinin nedeni olabilir. Biz tabi ki şin ticari boyutunu bir kenara bırakıp menüye odaklandık ve karidesli noodle'dan ördeğe kadar çok sayıda yemek sipariş ettik. Bu restoran; gerek yemeklerin lezzeti, gerek porsiyonların büyüklükleri, gerekse fiyat-performans başarısı ile kalbimizi kazanmayı başardı.

Adeta bir gurme turuna dönen Amsterdam seyahatimizde yukarıda okuduğunuz gibi çok sayıda restorana gitme şansı yakaladık. Ama tabi lezzet duraklarının yanında her zamanki gibi pek çok tarihi ve önemli yerlerini de gezdik. Kısacası bizim için çok verimli ve unutulmaz bir seyahat oldu. Sizler de en yakın zamanda yolunuzu buraya düşürün. Bir sonraki seyahatte görüşmek üzere…

Sofra’da Bu Ay

  • Anneler Günü'ne ve Kurban Bayramı'na Özel Tarifler
  • Kaan Yarman'la Tam Kararında Lezzetler
  • Maria Ekmekçioğlu'ndan Girit Yemekleri
ve Daha Fazlası ...

Bakmadan Geçmeyin