Ülkemizde farklı kanallarda, çok sayıda yemek programı var. Kategorize edersek, stüdyo yemek programları (en eskisi ve çok izleneni Samanyolu Tv'deki Oktay Usta), geziyle birleştirilenler (CNN Türk'teki Mehmet Yaşin en bilineni ancak Samanyolu'nda Turgay Başyayla'nın programı favorim bu aralar) ve gastronomi (NTV Vedat Milor).

Memleketteki yemek programları yetmemiş olmalı ki, dijital platformlardaki kanallarda yayınlananların (Home Tv vs) dışında, 24 saat sadece yemek yapılan, dünyaca ünlü 24 Kitchen kanalı da (şimdilik sadece D-Smart ve Teledünya'da) yayına başladı. Ve evli erkekler için hayat biraz daha zorlaştı. Çünkü erkeklerin mecburi dizi seyretme, hayatı o dizilere göre ayarlama işkencesine, bir de dizilerden kalan zamanlarda yemek kanalı izleme mecburiyeti eklendi. Hemen şunu itiraf etmeliyim ki yemeği, dizi seyretmeye elli kere tercih ederim! Müthiş bir terapi yemek programlarını seyretmek. Ben yemek programı seyrederken:

Kesinlikle başka bir şey düşünemiyor, kafamı boşaltıyorum. Hiç olmadığım kadar dikkatli oluyor, tarifi anlamaya çalışıyorum. Elbette not almıyorum, çoğu bildiğim şeyler (o kadar da iddialıyım.)
Geziyle birlikte yapılanlar ayrı bir keyifli oluyor. Turgay Başyayla'ya gıcık(!) oluyorum. Şimdi bu sevgili dostumuz, Davetsiz Misafir isimli bir gezi-yemek programı yapıyor Samanyolu Tv'de. Bir gece tesadüfen izledim, üstelik de Niğde'deydi. Eh, memleket olunca hele de Niğde Tava yapılıyorsa kaçırmadım. Niğde Tava yapmayı elbette biliyorum; kuzu kuşbaşı (biraz irice olacak), domates, biber, bol sarmısak, hepsi bu! Üstüne illa da kuyruk yağı; azıcık salçalı su; biraz da kekik atabilir isteyen. Makbulü, fırında yavaş yavaş ve uzun sürede pişeni. Neyse, televizyonda seyredince, bildiğim, hatta arada bir yaptığım en basit şeyler bile bir acayip görünüyor gözüme. Üşenmesem, gece 23 civarıydı yayınlandığında, yapardım valla!

Turgay Başyayla aslında halk müziği sanatçısı. Ancak son derece samimi ve iyi bir iş çıkartıyor programında. Asıl mesele şu ki gittiği her yerde, birkaç istisna hariç, kuzu çeviriyorlar. Aman sağlık, aman kilo almayalım derken akşamları bir kase çorba az yoğurtla yatmaya hazırlanırken bir bakıyorsunuz, nar gibi kızarmış kuzular, yanında envai çeşit domates, biber, yeşillik... Olacak şey değil! Otomatikman mide sinyal gönderiyor beyine; "git bir şeyler ye" diye! Korkunç savaş veriyorsunuz o saatte bir şey yememek için! Ama en kısa zamanda mesela Sivas'a gidip döner yemek, hatta Bosna'ya gidip kuzuyu çevirtmek gibi planlamalar yaparak aç bir şekilde yatıyorum her seferinde. Gerçi ahım tuttu herhalde, en son Turgay Bey, Bosna'daki kuzuyu "Bu sefer ben yemeyeceğim, kolesterol tavan yapmış durumda!" diyerek yemedi (ya da kayıt bittikten sonra lüpledi, günahı boynuna artık!)

Şaka bir yana, yemek programı çekmek, çok kişinin hayali. Kaç kişiye nasip oluyor ki özel olarak hazırlanmış o lezzetleri tatmak! Ancak her nimetin bir külfeti de oluyor şüphesiz. Mesela dünyayı gezerek gittiği yerlerdeki en iyi restoranları tanıtan Anthony Bourdain kolesterol hapı kullanıyormuş (Bu kolesterol hapıyla ilgili tartışmaları duymuşsunuzdur; hala netleşmedi, iyi mi kötü mü?)

Peki, şimdi gelelim benim asıl merak ettiğim konuya... Malumunuz annem, yemek kitaplarının fanatiğidir; ona verilecek en güzel hediye bence yemek kitabıdır. Onlarca kitabı var, Sofra'ya abone, başka dergileri de alır, yemek programlarını seyreder falan filan. Kardeşim, eşim falan gideriz baba evine, görüp göreceğimiz yine bildiğimiz anne yemekleri. Kaç defa sordum, "Ya anne bu kadar kitap-dergi okuyorsun, o kadar program seyrediyorsun, eeee, ben görmedim hiç yaptığını?" diyorum, "Aaaa, yapıyorum arada!" diyor. Bir gün bir tane yemek seçip "Şunu yap ben de inanayım bunları okuyup seyretmenin bir şeye yaradığına!" diyerek küçük bir sınav uygulayacağım da korkuyorum küser diye!

Yukarıda da dediğim gibi, televizyondan bir şey seyredip yapmak değil aslında amaç. Rahatlatıyor insanı, kafasını boşaltıyor, asla yapmasanız bile bir gün yaparsınız gibi bir duygu oluşturuyor. Yapacağınızı sanmayın ama. Eğer öyle olsaydı, 50'den fazla "Jamie'nin 15 Dakikalık Yemekleri" programını seyreden ben ve sevgili eşim, oradaki "fırında patates bilmem nesi"ni hatırlar yapardık! Yok, mümkün değil hatırlamıyoruz! Yazsanıza, demeyin, yazıp-okuyarak da olmuyor. Saatlerce seyredip seyredip bir kap yemek yapmışlığımız hiç yok! Yani anneme latife ettiğim konuda ben de dönüp dolaşıp aynı yere vardım! Sonuç: Yapmasak da o programları seyretmeye devam! Ağzınızın tadı, sofranızın bereketi hiç eksik olmasın, kalın sağlıcakla!