Bu konu başlığına yemek ve kültürü açısından değinmek istiyorum. Özellikle işin kültür kısmı, gıdayı, işlenmiş hali olan yemeği sarıp sarmalayıp koruyan ve geleneksel olmasını sağlayan taraftır. Öncelikle besinin üretim şekli ve mevsimi, ardından hasadı, gerekirse saklanması; işlenmeye başlama aşamasında hazırlanış ve gerekiyorsa pişirilme yöntemi, pişirildiği kap kacak; kap kacağın yapıldığı malzeme, yapılabilmesi için de ekonomik-sosyal kültürel ortam; yiyeceğin pişirildiği yer, pişiren kişi, sunum şekli, sunum kabı, yenildiği alan ve yemeği yiyenler...

Her bir yemek için bu muhteşem döngünün insan istediği sürece nasıl da saf bir şekilde işlediğini bir düşünün! Yerelin gücü, yaşanılan coğrafyanın sürekliliği, sürdürülebilirliği için bir çözüm aslında. Başta da söylediğim gibi gelenekselliğin şimdiki çok yaygın ifadesiyle yerelliğin nasıl yorumlandığı, nasıl sunulduğu ile ilgilenmek gerekiyor. Klasik çizgiden rahatsızlığı olanlar umarım ve dilerim ki çizgi eğrilerini, kullandıkları renkleri, ifade şekillerini değiştirip köklerimizi besleyen bu dinamiklerin sürekliliği için çaba içinde olurlar. Unutmayalım, gelecek gelenekte!

İstanbul'da manda yetiştiriciliği ve sütlü tatlılar kültürünün kökeni çok çok eskilere dayanır. Manda sütü ile yapılan kaymak, yoğurt ve tatlılar herkesçe malum, benzersiz bir tada sahiptir. Şehirleşmenin 'girdap ve keyif' arasında gidip gelen çizgisinde mandaların yaşadığı alanlar da bu durumdan nasibini alıyor. Feriköy'de açılan Çamuralem Muhallebicisi, yaptığı tüm çalışmalarda hem mandaların geleceğini korumaya çalışıyor hem de geleneksel süt tatlılarımızla bizleri buluşturuyor. İklim üzerine yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Climavore kapsamında Çamuralem Muhallebicisi, İstanbul'da mandaların yaşadığı alanların devamı için büyük işler yapıyor. Çamuralem'de tadacağınız tüm süt ürünleri ile mandaların yaşadığı sulak alanların yok olmasını engellemeye, kentin biyoçeşitliliğini korumaya destek olabilirsiniz. Mutlaka uğrayın, tadın ve İstanbul'umuz için projeyi sahiplenin.