Büyük şehirlerde her ne kadar pek çok kişi mutfağı sadece buzdolabının kapağını açıp göz atmak ya da hazır yiyecekleri ısıtmak için kullanıyor olsa da biliyorum ki hala çoğumuz için daha sıcak anlamı var bu mekanın… Mutfak her şeyden önce yaşayan bir alan. Ocakta kaynayan bir tencere, tezgahın üzerine serilmiş, her an doğranmaya, yenmeye hazır sebzeler varsa bu, o evde yaşanmışlığın, hayatın hala doğamıza, ruhumuza uygun şekilde devam ettiğinin kanıtı sanki.

Bazen günler öncesinden başlayan, bazense dakikalara sığdırılan hazırlıklar… Mutfak tezgahıyla yemek masası arasında yaşanan tatlı telaş… Her lokmayı büyük bir hazla çiğneyip sindirerek, Allah'a verdiği nimetler için şükretmek… Hem damaksal, hem ruhsal tatmini bir arada yaşamak… Tüm bunların anlamı, sevdiklerimizle paylaştıkça artıyor tabii ki. Evde kimse mi yok; hiç dert etmeyin! Önemli olan sizin hayatı ne kadar kucakladığınız, hayatın tadını çıkarma isteğiniz… Kendini seven, yaşamla barışık herhangi bir insan, kendisi için özel olan anları öylesine geçiştirmez, tam tersine o anın tadını çıkarır, keyfine varır. Aynı zamanda damak tadı, lezzet farkındalığı için de şükreder diye düşünüyorum.

Başkalarının bizi sevmesi, önce kendimizi sevmemizden, kendimize hak ettiğimiz değeri vermemizden geçmiyor mu? Vücudumuza taze, doğal ve leziz gıdalar armağan etmek, kendimiz için yapacağımız en özel şeylerin başında geliyor… İşte hayatımızın böylesine özel bir unsuru olan yeme- içme alanını sevgiliyle, yani bizi tamamlayan, hayat yolunu elele yürüdüğümüz insanla paylaşmak da çok özel bir durum değil mi sizce? Hediyeler, romantik rezervasyonlar, tatil planları… Bunlar elbette her insanın ayağını yerden kesebilecek sürprizler… Ama beraber mutfağa girip, belki de ikinizin de uzun zamandır denemeyi hayal ettiğiniz bir yemek tarifinin malzemelerini önünüze dizip, birlikte doğramak, karıştırmak, pişirmek; sonra da şahane bir sofra kurup başbaşa romantik bir yemeği deneyimlemek… Belki sadece havadan sudan konuşmak, belki "iyi ki varsın"a ulaşan anlamlı bir geçmiş yolculuğuna çıkmak, her şeyin yeni başladığı o sihirli zamana gitmek…

Benim için pahada ağır her şeyden daha konforlu, huzurlu, kendimi tamamen "ait" hissettiğim bir andır bu… Eğer siz de böylesine bir anın parçası olmak isterseniz, Sevgililer Günü için sunduğumuz lezzet önerilerine mutlaka göz atın! Mesela Tülin Doğruer'in iki kişilik zarif sofrasından ilham alabilir, Selda Toptaş'ın baştan çıkarıcı çikolatalı tatlarını deneyebilirsiniz. Bu ay çok keyifli bir çalışmaya imza attığımız Becel'in başrolde olduğu özel mönü ve yine işbirliği içinde olmaktan mutluluk duyduğumuz Emsan'ın romantik kahvaltı önerileri de mutfakta geçirilecek dolu dolu anların bir işaretçisi olabilir… Maeve Binchy'nin çok satan kitabında dediği gibi; "Aşk mutfakta pişer"… Onun nasıl bir lezzete sahip olacağı ise sizin yüreğinize ve çabanıza bağlı…

Tadı damağınızda kalacak Sofra'larda buluşmak üzere…