Annem bir taraftan binbir özenle aşuresini hazırlar, kuruyemişinden bakliyatına en zengin malzemelerle o güzelim tatlıyı süsler, sonra da "hadi kızım dağıt şu kaseleri" derdi. Belki de hayattaki ilk ciddi görevimdi aşure dağıtmak, çaldığım kapılardan hayırlı, güzel dilekleri duyup, her birini az sonra anneme tek tek iletebilmek için itinayla hafızama kazımak... Küçük bir çocuk olarak kendimi kocaman hissettiğim, önemli biri gibi gördüğüm zamanlar... Sonra her çalan kapıda ayrı bir sürpriz. Başka evlerden çıkan, yine incelikle, sevgiyle süslenmiş, her birini dünyanın en "güzel tatlısı" gibi yediğim komşu teyze aşureleri.

Ben büyüdüm, çalışma hayatına atıldım ve bazen çok yoğun çalışma saatlerimiz olsa da, bu güzel geleneği ve bana yaşattıklarını hiç unutmadım. Şimdi kızım aynı heyecanla yaşıyor Aşure Ayı'nı... Aynı zevkle kaşık sallıyor anneannesinin yaptığı nefis aşureye, büyük bir heyecanla dağıtıyor onları komşu evlere ve yine sevinçle karşılıyor evimize gelen dolu dolu kaselerdeki, farklı ellerden çıkan ama lezzeti tartışılmaz aşureleri.

İşte böylesine birleştirici, bütünleştirici, paylaşımın en güzel şekilde hissedildiği zamanlar bunlar... Ucundan köşesinden siz de yakalayın bu özel günü... Mesela ilerleyen sayfalarda sizler için verdiğimiz şahane aşure tarifini hazırlayın ve sevdiklerinize ikram edin... Paylaşmak ve paylaşılmaya değer bulunmak kadar kalbimize iyi gelen bir şey var mı?

Mısırın tadını unuttuk mu?

Çocukluğuma dair unutulmaz bir lezzet de patlamış mısır. Ama şimdilerde sinemalarda yediğimiz, sağda solda tezgahlarda karşımıza çıkan ithal tohumlu mısırlardan söz etmiyorum! Hatırlarsınız geçtiğimiz sayı Neslihan ve Erkin'in Rize'ye yaptıkları "lezzet yolculuğu"nda dahi bulamadıkları doğal, taneleri muntazamlıktan uzak, tam tersine karman çorman olan ama tadını, lezzetini de buradan alan gerçek mısırdan söz ediyorum.

Ne yazık ki günümüzde çocukların pek çoğu bu tadı bilmiyor bile; yedikleri o tatsız tuzsuz, saman gibi şeyi mısır sanıyor, bizim de elimizden onlar mısır istediğinde bunları satın almaktan başka çare gelmiyor. Ya da gelmiyordu diyelim. Çünkü Buğday Derneği çok özel bir sosyal sorumluluk projesine imza atıyor. %100 Ekolojik Pazarlardaki tüm üreticilerle birlikte tohumlara özgürlük için Tohum Takas Ağı Kampanyası'nı tanıtmak üzere herkesi yerli mısırı patlatmaya, paylaşmaya, yemeye çağırıyor.

Derneğin 3-4 Kasım tarihlerinde Şişli ve Kartal %100 Ekolojik Pazarlarında gerçekleştireceği etkinlikle, "Yerli mısır patlasın, GDO'lu mısır çatlasın" denilerek GDO tehdidine de dikkat çekilecek... Etkinliğe katılmak isteyenlerin, Buğday Derneği'nin vereceği kâğıtlarla kendi külahlarını yaptıktan sonra mısır patlatılan tezgâhların önünde sıraya girmesi yeterli.

Biliyorsunuz yerli türlere bulaşma riski bulunan GDO'lar, sadece sağlığımızı değil, gen kaynaklarımızı da tehdit ediyor. Yerli tohum çeşitleriyle yetiştirilen ürünler hem daha besleyici hem de çok daha leziz ve kesinlikle SAĞLIKLI! Mısır, dünyada GDO'lu üretim listesinin en başındaki ürünlerden biri. Biz mısır ihtiyacının yüzde 92'sini karşılayabilen bir ülkede yaşıyor olduğumuz için, mısırı ihraç etmek yerine tamamen yerli türlerden karşılayabiliriz.

Tabii çiftçiyi üretime, tüketiciyi de yerli tohum mısırı almaya teşvik ederek. Ben kendi adıma ailemle birlikte 3-4 Kasım'da ekolojik pazarlarda olacağım ve kızıma doyasıya "gerçek mısır" yedirmenin keyfini yaşayacağım. Darısı hepimizin ve gelecek günlerin başına diyerek.