İncir

Gelişini uzun süre beklediğimiz incirin gidişi maalesef çok kısa oluyor. O yüzden tavsiyemiz, incirli günleri layıkıyla geçirmeniz!

İncir

İNCİR TATLISI TARİFİ İÇİN TIKLAYIN!

İNCİR REÇELİ TARİFİ İÇİN TIKLAYIN!

Dünyanın dört bir yanından gelmiş yeni meyvelerle tanışıyoruz tanışmasına ama bazı kadim meyvelerin yeri çok başka! Ağzından bal damlayan o leziz incirleri baştacı etmemek mümkün mü? Binlerce yıllık bir damak alışkanlığı bu, yenileri kolay kolay tahtını sarsamaz incirin.

Şimdi incir zamanı!
İncir, ailesinden adlı bir ağaca ve onun meyvelerine verilen ad. Dilimizdeki adı, Farsça'da incir ve kıç anlamına gelen sözcüklerinden geliyor.
Ege ve Akdeniz bölgelerimizde incir sözcüğünün telaffuz edilmesi kabalık sayıldığından, bu leziz meyve çoğunlukla yemiş adıyla anılır.
İncirin yediğimiz kısmını her ne kadar meyve olarak adlandırsak da, asıl meyve, yediğimiz kısımdaki minik çekirdekler. Tıpkı çilekte ve dutta olduğu gibi, etli kısım botanik açıdan aslında yalnızca bir taşıyıcı. Ama lezzet dünyası bu taşıyıcıya vurgun!
Tarımı yapılan meyvelerin çoğu gibi incirin de çeşidi çok. Renk açısından değerlendirilirse, incir türleri mor, siyah ve yeşilimsi olmak üzere üç ana grupta toplanıyor.
İzmir ve Aydın, memleketin incir deposu. Bursa siyahının da hatırı sayılır doğrusu.
Evcilleştirilen ilk meyvelerden biri olan incir, büyük olasılıkla insanın kurutup depoladığı ilk meyvelerden aynı zamanda. Yurdumuzdaki çeşitli müzelerde, Yontma Taş Çağı'na ait buluntular arasında fosilleşmiş kuru incirler de yer alıyor. Anavatanı Suriye, Filistin ve Anadolu olan incir ağacı, çok sonraları başka bitkiler gibi dünya seyahatine çıkıp, Akdeniz ikliminde ve ona benzer özellikler gösteren iklimlerde kök salmış. Örneğin, Amerika kıtasına İspanyollar'ın 16. yüzyılda sunduğu bir armağan olmuş. Bugün Türkiye, Yunanistan, İspanya ve ABD, kuru incir üretiminin en çok yapıldığı ülkeler.

Eski Ahit, incirle ilgili imge ve benzetmelerle doludur. "İkisinin de gözleri açıldı ve kendilerinin çıplak olduğunu bildiler ve incir yaprakları dikip kendilerine önlükler yaptılar" (Tekvin, 3:7) ifadesi, insanoğlunun ilk giysisinin incir yaprağından yapıldığını anlatır. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'in 95. suresinin adı, Arapça "incir ağacı" anlamına gelen "Tîn" sözcüğüdür. "İnciri ve zeytini düşün" (Tîn, 1) diye başlar bu kutsal metin. Bu anlam akışı içinde incir ve zeytin, çokça bulundukları topraklar olan Akdeniz'in doğusuna sınırı olan ülkeleri, özellikle de Filistin ve Suriye'yi sembolize eder.

Mitolojide incir:
Ortadoğu mitolojisinde doğurganlık sembolü olan incir, antikçağda çok büyük önem taşıyan bir meyve. Romalılar, incirin Tanrı Diyonissos tarafından insanoğluna armağan edildiğine inanıyorlar ve bu nedenle incir ağacını kutsal sayarak Diyonissos figürlerinde incir yapraklarından yapılma taçlar kullanıyorlardı. Yılın ilk incir hasadı Diyonissos'a sunuluyor ve festivallerde kadınlar kuru incirden çelenkler takıyorlardı. Efsaneye göre, Roma şehrinin kurucuları olduğuna inanılan Romos ve Romulus kardeşler, sepet içinde nehre bırakılmışlar, sepet ters akıntının etkisiyle denize değil de yamaca gidip orada bir incir ağacının dibinde durmuş. Daha sonra bu ağaç kutsal sayılmış.
Yalnızca Romalılar mıydı incire böylesine önem verenler? Pers Kralı Kserkses, İÖ 480'de Salamis'de Yunanlılar'a yenildikten sonra, incir yetişen toprakları henüz fethedemediğini kendisine hatırlatsın diye her öğle yemeğinde Attika incirlerinden koydururmuş sofrasına.

Nazlı incir, ağacında olgunlaştıktan hemen sonra özenle toplanmak ve hemen yenmek ister; öyle fazla ellenmeye, uzak diyarlara taşınmaya da gelemez. Antik Roma'da senato üyesi olan Cato, Kartaca'dan getirildiği halde tazeliğini yitirmemiş, ezilmemiş bir inciri senatörlere göstererek, "Düşman, surların işte bu kadar dibindedir," diyerek Kartaca'nın bir an önce fethedilmesi gereğini vurgulamıştır. Cato'nun inciri kanıt kabul edilmiş ve Roma, Kartaca'yı yok etmiştir. Özelllikle de kuru incir, şeker miktarı nedeniyle çok enerji veren bir gıda. Bu nedenle kuru incir, antikçağda olimpiyat oyunlarının ilk yıllarında sporculara kuvvet versin diye yedirilirmiş, kuru incirlerden yapılan çelenklerse kazanan sporculara verilen ilk olimpiyat "madalyaları" ndanmış.

Öte yandan incir, şeker bakımından zengin olduğundan, şeker hastalarının hem taze hem de kuru inciri çok dikkatli tüketmeleri gerekiyor.
İncirin bol miktarda içerdiği demir, potasyum, sodyum, kükürt, kalsiyum, fosforla, silisyum, solunum ve sindirim sistemlerinin iyi çalışmasını sağlar. Kuru incirin kalsiyum içeriği hiç de yabana atılmaması gereken bir miktar. Örneğin 100 gram yağlı sütün kalsiyum içeriği 118 mg iken, aynı miktarda kuru incirinki 250 mg.

Taze incirin saltanatı kısa olmasına rağmen, kuru incir hem daha uzun süre hem de daha geniş bir alanda tüketilir.
Aslında incir daha olgunlaşmadan incir reçeli olarak arz-ı endam eder sofralarımızda. Aman efendim o ne renk, o ne latif tat... İncir reçeli benim en güzel reçeller sıralamamda ilk üçtedir. İlkbaharda incir reçeli yaptıysanız şanslısınız, reçel trenini kaçırdıysanız bari taze incir trenini kaçırmayın. Kendi bahçesinde incir ağacı bulunan o en şanslılardansanız keyfinize diyecek yok! Ağacı olmayanlar ise bu tatlı mı tatlı meyvenin kısa mevsimini neresinden yakalasalar kârdır! Küçücük saz sepetlere bardacık inciri toplayıp yiyemiyorsak da, pazardan ya da manavdan en güzelini alıp ufak sepet yoksa da hiç değilse bir kaba koydurarak eve getirelim. Buzdolabında iyice soğutup yiyelim.
Taze incire yakışanlar arasında keçi peyniri, buzlu badem, süt kreması; kuru incire yakışanlar arasındaysa ceviz, kavrulmuş badem, tarçın, kekik var.

Sofra’da Bu Ay

  • İlham Veren Konuklarla Aynı Sofra'da
  • Geçmişten Geleceğe Gastronomi
  • Zeynep Dinç'le Yaş Günü Özel: Kutlama Tatlıları
ve Daha Fazlası ...