Neyse ki bu ay, Sofra dergisinin fotoğrafçısı Erkin Ön işe el attı ve hislerime uygun fotoğraflar çıktı ortaya. Bundan sonra sanırım bu konuda bir tereddüt kalmayacak!.. Pek çok kişi her ne kadar çok genç göründüğümü söylese de, 6 Ocak'ta 41 yaşıma girdim. O yüzden eski günlerden söz edebiliyorum haliyle…

Mesela eskiden, bilmeyen birinin Çerkez tavuğu yapması için önünde interneti, yemek kitabı, dergisi yoktu. Ya akrabalardan birine telefon açar ya da komşuya sorup, bir yere not alır; unutulan malzemeler yüzünden, yapılan tarifler ziyan olabilirdi. Annem işini sağlama alır, meşhur defterine yazardı tariflerini. Şimdi de Sofra dergisinin abonesi, hatta bütün Sofra kitaplarını da aldı ama ona gittiğimizde yine çocukluğumuzdaki yemekleri yapmış oluyor. Merak edip soruyorum; "Eee anne, o kadar tarif nereye gitti?" diye. "Aaaa, yapıyorum valla, geçen gün yaptım daha!" diyor. Öyle diyorsa öyledir. Hiç farklı bir şey yapmasa ne olacak? Elinden tencereye geçen muhteşem lezzetler bana yeter de, artar!

Liseyi bitirip gelin olan ve yemek yapmayı birlikte oturduğu kaynanasından öğrenen bir sistemin son üyelerinden ne de olsa! Günümüzde Anadolu'da bile kalmadı aynı evde oturmak. Dünyanın en iyisi de olsa, kaynanayla bir arada yaşamak kolay değil...

Günümüzün "modern" kızları yemek yapmayı sevmiyor; bilmiyorlar da zaten! Birçok kız arkadaşıma köpüklü kahve yapmanın formülünü ben vermişimdir; kaldı ki yemek yapacaklar! "Dışarıda yeriz", "ararız eve gelir" gibi seçenekler yüzünden erkeklerin "anne yemeğine" özlemi bitmiyor. Çünkü yeni nesil anneler böyle; çeşitli sebeplerden çok fazla yemek yapamıyor; yapanlar kızlarına öğretemiyor; çünkü zaten öğrenmek isteyen de yok! Oysa yağa soğanı atınca yapılamayacak yemek yok; bu kadar basit!

Dikkat ediyorum, benim olsun, arkadaşlarımın olsun, verilen yemek davetlerinde sofrayı hep erkekler hazırlamış. Bu durum kızların da hoşuna gidiyor ya; biz de mutfaktan çıkamaz olduk! Geçen gece saat 10'da zeytinyağlı kereviz yaptım mesela! İnsan sevgilisine "Ispanaklı bir börek yapsan da yesek!" diyemiyor. Üstelik de yıkanıp paketlenmişleri hazır halde satılırken... Tamam ben de bir tek börek yapamıyorum ama onun dışında her şeyi pişiririm; elim de lezzetlidir ve de ciddi ciddi uğraşırım.

Bir yaz günü şakşuka için, sanırım evimde 40 dereceye ulaşmış sıcaklıkta mutfağa girip 3 saat uğraştım; ölüyordum valla! "Büyük aile" geleneği biteli beri böyle. Annesinden öğrenemeyen, kaynanasından da öğrenemeyince, fast food çılgınlığı çocukluktan itibaren beyinlere pompalanınca başka bir sonuç da beklememek lazım zaten! Sarma, imam bayıldı yemenin tek yolu anneyse (ki öyle kusura bakmayın, genelde restoranlardakiler ya da hazır halde satılanlar bence pek de lezzetli değil), Allah onların hepsine uzun ömürler versin inşallah!

Elbette ki bir insanla yemek için birlikte olunmuyor. Ama o da olsa fena mı olur? Pizzacı, kebapçı, bir de başımıza suşi çıktı! Öyle ki, bir arkadaşımın kocası, eşi suşi seviyor diye onu hazırlamayı da öğrendi, şimdi evde suşi yapıyor. Bir de güzel oluyor; pes valla! Yine de tarhana çorbası da lazım arada, kurufasulye de. Her seferinde Kanaat Lokantası'na da gidemem ki! Kardeşim ve ağbim de benim gibi; aslında seviyoruz da yemek yapmayı. Hatta enfes bir terapi yemek yapmak; kızlar niye anlamıyor hayret ediyorum…

Sevgililer ne yer?

"Ne" değil, "nerde yer" aslında? Nerde yiyecekler, DIŞARIDA! Biz erkeklerin süper sinirlendiği ama mecburen de gereğini yerine getirdiği, aksi takdirde yapılacak olan uzuuuun ve sonu küsmeye kadar giden (evet, bir kadında en sinir olduğum şey bu küsme!) tartışmaları önlemenin en temiz yolu bu! Oysa iki insan arasındaki en önemli şey sevgi ve bunun için emek harcamak gerekiyor. Kime sorsak bunu savunuyor ama dünyanın emeğini harcayıp evde yemek yapsanız da, dışarıda yemekten daha fazla puan kazandırmıyor.

Dolayısıyla, her nedense erkeklerin üzerine daha fazla yük olan 14 Şubat'ta da gereği yapılacak mecburen. 13 ve 15 Şubat, hatta kalan günlerde de farklı bir sonuç olmayacak zaten, o yüzden çok da takmamak lazım! Herkese sevdiğiyle yaşamak nasip olsun inşallah! Kalın ağzınızın tadıyla!