Anne ve baba olarak biz veliler uzun bir yaz tatilinin ardından, eylül ayında yoğun bir alışma ve hazırlık evresi ile pürtelaş çocuklarımızı okula başlatır, ardından hayat gailemizle sıkı bir iş temposuna dalarız.

Her sene eylül ayında, eğitim- öğretim yılını verimli geçirmek için "neler yapabilirim" düşüncesi annelerin beynini daha çok kurcalar. Biz kadınlar bu konuda daha idealist ve iddiacı olabiliyoruz. Benim bir anne olarak ve mesleğimden dolayı önerim ise, eğer çocuğunuzun fazla kilosu varsa, yıllık planınızda eğitim dönemi başlangıcını milat amanız.

Okula paralel sağlıklı beslenme planı hazırlamak için bir diyetisyenin danışmanlığında beslenme alışkanlıklarını revize etmeniz en güzeli. Ve olması gereken, yeni sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kazanma sürecinde aile sofranızı geliştirip, düzenlemek. Amaç daha iyi bir gelecek için; sağlıklı, mutlu ve kaliteli bir yaşam… Bu amaca ulaşmak için sağlıklı beslenmek hayatımızın her döneminde çok etkili ve işlevsel.

Beslenme konusunda bütün otoriteler; çocuklarınızla birlikte sağlıklı aile sofraları kurmaya çalışmanın, dengeli beslenmedeki en başarılı faktör olduğu konusunda birleşiyor. Büyük küçük bütün aile bireylerinin sağlıklı beslenme havasından etkilenip, aile sofralarındaki beslenme rengini ve ahengini sosyal hayatının içinde de yaşaması, en keyifli sağlıklı beslenme şeklidir.

Çocukların beslenmesinin geri dönüşü yok!

Meslek deformasyonu mu bilmiyorum, ama ben çocukların beslenmesini fazla önemsiyorum. Diyetisyen bir anne olarak, eylül ayında çocuklarım için ailece yeni kararlar verirken, beslenme ayağını birinci sırada tutuyorum. Birçok arkadaş sohbetimde ve hastalarımla olan konuşmalarımda da eylül ayının sağlıklı beslenme ve sağlıklı alışkanlıklar kazanma konusunda milat olmasını salık veriyorum.

Genelde arkadaşlarımın ve çevremdeki yetişkinlerin yediği yiyeceklere ve beslenme şekillerine, kendileri sormadıkça karışmam ve yorum yapmam, "afiyet olsun" demekle yetinirim. Ancak çocuklarını nasıl beslenmeleri gerektiği konusunda bülbül kesilirim. Bazen kendimi öyle kaptırıyorum ki, "ille de bu şekilde besleyin", "çocuklukta beslenme çok önemli" şeklinde baskılarım olabiliyor. Ama yine de inatçı ve inançlı bir şekilde bastırmaya devam ediyorum.

Gerçekten de çocukların beslenmesi sayamayacağım kadar çok nedenden dolayı oldukça önemli, geri dönüşü yok. Gereksiz yere büyük paket abur cubur yiyeceklerle gezen çocuklar gördüğümde içim burkuluyor, laf söylemeden geçemiyorum.

Bu sene, oğlumuz Gökmen anasınıfına, küçük kızım Tuna ilkokul 3.sınıfa, büyük kızım Asya ise 6.sınıfa başlayacak. Okul telaşı her ebeveyn gibi bizi de sardı. Bu kış eğitim dönemimiz konusunda neler yapabilirim, çocuklar hangi sporla ilgilenmeliler, boş zamanlarında ne tür faaliyetlerle uğraşmalılar gibi planlar kuruyorum. Mesela bu yıl hangi spor dalını hayatlarına dahil edecekleri çok önemli! Tabi şimdilik profesyonel spor gibi bir iddiamız yok. Çocuklarımızın okul dönemi içinde bir spor dalı ile uğraşmasının onlara yeteceğini düşünüyoruz. Kızlarım voleybol istiyor, onlar için doğru kulübü bulmamız kafi. Oğlumuzun da yüzmesini arzuluyoruz ama o ne ister bakalım? Önemli olanın, onları istedikleri sporlar doğrultusunda yönlendirip, destek olmak ve devamı konusunda yardımımızı esirgememek olduğunu düşünüyoruz.

Çocuklarımın sağlıklı beslenme ayağının hep etkili ve sağlam olmasına özen gösteriyorum. Bizim evde beslenme; her sabah dengeli bir kahvaltıyla başlıyor. Çocuklarım okulda bütün gün verilen yemekleri ve ara öğünleri tüketiyorlar. Ama ne yediklerini, ne kadar tükettiklerini bilmiyorum. Bana bu konuda ketum davranıyorlar. Annelerinin diyetisyen olmaları, çevreden gelen geribildirimler ve benim bu konuda hassas davranmam, onlarda farklı bir davranış şekli oluşturuyor. Zaten kısıtlı olan birlikte geçirdiğimiz zamanlarda yemek hakkında konuşmak biraz sıkabiliyor, bazen ilişkimizin boyutunu farklı şekilde zorlayabiliyor. Okuldan geldiklerinde genelde ben hala işte oluyorum. Ama onlara eve girdiklerinde önce su içmelerini tembih ediyorum, sonrasında bir sağlıklı atıştırma, biraz oyun, dinlenme ve sonrasında ödevler yapılıyor. Ödevler bittiğinde ben gelmiş oluyorum. Sarılma, özlem giderme, zaman durumuna bakarak biraz oyun, sohbet, güzel ve doyulmaz anlar… Ancak zaman sınırlı; hızlı geçiyor…

Ertesi gün erkenden rahat kalkabilmek için artık uyumak gerek. Ancak ne ben onlara doyuyorum, ne onlar bana. "Uyuyun artık", "hadi uyku zamanı" şeklinde söylenmelerimin altında, son ana kadar beraber olma arzusu var. Biz çalışan annelerin kanıksadığı, çocuklar uyuduktan sonra hissedilen duygular biraz tuhaf oluyor. Ama unutmamalıyız ki; çalışmak ve ayakta duran bir anne olmak, çocuklarımızın geleceği için pozitif bir durum. Yeter ki çocuklarımızla kaliteli ve işlevsel zamanlar geçirebilelim…